Yazılarımı nasıl buluyorsunuz?

24 Ocak 2016 Pazar

Orta parmak

    Yaşamınızdaki beklentilerinizin size cıklaması, hayatın size orta parmak göstermesi! nasıl bir duygu?
   
    Her insan gibi bende olmak istediğim beni, yapmak istediklerimi hayallerime sığdırdım. Güzel şey ama zaman geçtikçe anladım ki yanlış yerden başlamışım. "Hayata yanlış yerden başlamak!" ne kötü, ne acınası! Yaşama bir - sıfır geriden başlamak! Sonrasının rayında gitmesi için sıradan insanlara göre iki kat çaba. Peki ya iki kat çaba olduğu halde hayatın size ısrarla, hiç usanmadan orta parmak göstermesine ne demeli?

    Siz o parmağa maruz kalmaktan bıkarsınız ama pek muhterem hayat size bundan keyif ala ala göstermekten bıkmaz. İnadına inadına üstüne gidersiniz, sığır gibi yaşamamak istersiniz ama sonuç hep aynıdır. Orta parmak.

    Rakibiniz dişli bir rakiptir; hayat. Size ya "yok efenim aklından bile geçirme" der ya da sizi ateşin içine sokarak, çeşit çeşit acı tecrübeler yaşatarak üstelik bunu keyifle izleyerek eriyip gitmenizi bekler. Bu bir aşkta olabilir ya da bir meslek ideali. Hadi tamam bunlar bizim gibiler için artık ulaşılması hayal şeyler. Pardon "hayaller" yoktu bizim dünyamızda, "hayal" kelimesinin lügatimizde olmayışı gibi. Orası bizim için yanlış yerden başlamaktı. Basite indirgeyelim; mutlu bir gün? Tamam bu da çok, mutlu birkaç saat? Yok. Bunlar bize çok! Al sana en alasından "orta parmak".


9 Ocak 2016 Cumartesi

El Sürmeyin Yalnızlığıma! / Cilveli Yalnızlık

    Hayatın size dar geldiği anlar oldu mu? Ya da size yetmediğini düşündüğünüz, birşeylerin eksik olduğu?

    Yaşantınız boyunca hep birşeylerin olmaması; elmanın sadece bir yarısına sahip olmanız, gömleğinizin tam ortasındaki düğmenin olmayışı ya da hunharca kahkaha atmak isterken ön dişlerinizden birinin kırılmış olması ... Size bu satırları karalamak için yeterli sebeplerdir.

    Peki ya sebepleriniz bunların ötesindeyse?  - Büyük sıkıntı.

    Yalnızlık sadece birşeylerin eksik olması da değil tabi ki. Zaten o kadar kapsamı geniş ki! İsteseniz de onu tek bir kalıba sokamazsınız.

    Elinizdekiler az gelebilir, yetersiz kalabilir yalnızlık hissini atmak için. Bu bir sigara paketi, bir kola şişesi ya da bir telefon... Yetersiz.

    Bu hissin oluşmasını genelde aşka, aşkın eksikliğine bağlıyoruz. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış; tam ya da eksik bilemeyiz. Çünkü bu konuda yapılacak her yorum öznellikten öteye geçmeyecektir. Bu da yalnızlığa ait bir özellik mi yoksa?

    Bana bu satırları yazdıran sebep ne açıkçası bende bilmiyorum. Bir haftalık duygusallık işi bu noktalara getirdi. Her şeye ağlamaklı, şikayet etmeyle yaklaşmak benimde hoşuma gitmiyor ama ne kadar bu psikolojiden kurtulmak istesem de aslında fark ediyorum ki her geçen gün daha da benliğime işliyor. Korkuyorum!

    Korkmama rağmen ısrarla kurtulmak istiyorum. Bir ömür böyle geçmez. Aşık değilim (?), yalnızlık duyuyorum. Hayat iğrenç!